Bu Blogda Ara

16 Şubat 2012 Perşembe

Kariyer ve İlan Siteleri

Küçük çaptaki işletmelerin yüksek maliyetler yüzünden kariyer sitelerine ilan veremeyişleri internet sitelerinde ücretsiz eleman ilanı bölümlerinin hitlerini arttırmaya başladı.
Bu bağlamda isinsani.com olarak sizler için  hem ücretsiz olarak eleman aranabilen kaliteli portalları hem de kurumsal üyeliğin ücretli olduğu fakat bünyesinde milyonlarla ifade edilen rakamlarda cv'lerin bulunduğu sayfaları inceledik.
1. sahibinden.com
Sahibinden.com; genel olarak konseptine de çok uygun biçimde oluşturduğu kariyer bölümü ile dikkat çeken sitelerin başında geliyor. Hem iş arayanlara hem de eleman arayanlara fırsat sunan sahibinden.com yüksek hit alıyor olması dolayısıyla ücretsiz eleman alım ilan siteleri içerisinde önemli yeri olan sitelerden biri. 
Olumsuz yanı ise sitedeki ilanların biraz düşük kalitede olması. Üst düzey bir iş arıyorsanız aradığınız işi burada bulmanız oldukça zor. Gazete ilanlarında iş arayanların ve “karnımı doyuracağım bir iş bulabileyim” düşüncesindeki kişilerin rahatlıkla iş arayabileceği ve hatta bulabileceği bir site.
 
2. elemanonline.com
Alexia istatistiklerine göre Türkiye’nin en çok ziyaret edilen 310. sitesi. Kariyer siteleri içerisinde en iyi ücretsiz ilan verme sitelerinin başında. 
 
3. isbulurum.com 
Alexia istatistiklerine göre Türkiye’nin en çok ziyaret edilen 1300. sitesi. Genel olarak kariyer sitelerini ele aldığımızda hiç de fena sayılmayan bu rakam dolayısıyla isbulurum.com iş ilanları için başvurulabilecek kaynaklardan biri.
 
4. Maxi24.com
Alexia istatistiklerine göre Türkiye’nin en çok ziyaret edilen 3300. sitesi. Site asıl olarak ilan sitesi. Kariyer ilanları sahibinden.com gibi sitenin alt bölümlerinden biri
 
 
Ücretli Kariyer Siteleri Sıralaması : 
 
http://www.kariyer.net Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 65
Türkiyenin en eski insan kaynakları ve kariyer sitesi. 1999 yılından beri faaliyette. Bu güne kadar yaklaşık 600 kişinin iş bulmasını sağlamıştır. iLab Holding A.Ş.’ye ait olan kariyer.net Türkiye'nin her yerine aynı hızda ve kalitede hizmet götürmeyi hedefleyen uzman 220 çalışanı, İstanbul Anadolu yakası ve İstanbul Yeşilköy ofislerine ek olarak; Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve Antalya bölge ofisleri ve Kayseri, Konya, Gaziantep, İzmit ve Samsun satış ofisleriyle Kariyer.net'in İnsan Kaynakları teknolojileri, Türkiye'nin her yerine ulaştırılmaktadır.


http://www.yenibiris.com Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 274
Önemli Müşterileri : Doğan Holding, Ağaoğlu, Greenpark, Sabancı, Koç, Finansbank, Şekerbank, OnurAir, Yataş, Siemens, Erdem Holding.
Yenibiris.com, büyük ölçekli ve çok uluslu şirketlerden orta ve küçük ölçekli şirketlere kadar her boyutta, farklı sektörlerden 70.000'i aşkın firmaya internet bazlı seçme ve değerlendirme hizmeti sunmaktadır. Geniş bir özgeçmiş bankasına sahip olan Yenibiris.com, sunduğu içerik ile bireysel üyelerinin kariyer ve kişisel gelişimlerine rehberlik eder. Yerel ve küresel değişimleri göz önünde tutarak farklı sektörlere yönelik geliştirdiği eğitim odaklı projeler ile istihdam piyasasında fark yaratır. Sürekli yenilenen teknolojisi ile bireysel ve kurumsal üyelerinin iş ve aday arama sürecine hızlı ve kolay çözümler üretir. 
Rakamlarla Yenibiris.com 
Özgeçmiş Sayısı 11.750.000
Kurumsal Üye Sayısı 70.000
Aylık ilan sayısı 30.000
Önemli : 41.007 iş ilanıyla 95.945 kişi aranıyor!

http://www.secretcv.com Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 331
Secretcv.com, SCV Danışmanlık Ltd. Şti.'ne ait bir iş ve eleman bulma sitesidir. Ankara Bölgesi, Bursa Bölgesi,İzmir Bölgesi, Antalya Bölgesi’nde ofisleri vardır.
Önemli müşterileri: İKEA, MedicalPark, Isıcam, Arkas Holding, Denizbank, Simtec, vakko, Ata Holding, Arçelik, Tekfen, İlbak Holding, Avivasa
Önemli : 12.000.000 CV!

http://www.monster.com.tr/  Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 2,274 
1994 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kuruldu ve kısa sürede dünyanın 1 numaralı kariyer sitesi haline geldi. Dünyanın ilk online kariyer sitesi olarak yaptığı öncü çalışmalarla tüm dünyaya internet üzerinden eleman ve iş aranabileceğini gösterdi. 15 yıl içinde hem adaylar hem de işverenler için devrimsel nitelikte pek çok ilke imza attı.
Önemli müşterileri:  Google, Microsoft, HP, LWC, XEROX, ERGO,
 
http://www.jobnak.com Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 7.753
kariyer siteleri arasındaki en yeni ama en çok reklam yapan firma. Reklamları sayesinde hem CV sayısını hemde müşteri sayısını hızla arttırıyor. Eylül 2009'dan beri yayında olan site reklam yapmaya devam ederse daha üst sıralara doğru tırmanacak gibi görünüyor.
Önemli Müşterileri : Boyner, Altınyıldızi Vakko, Koçtaç, Eczacıbaşı, Avivasa 
 
http://www.globalcv.com Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 10,526
Merit Business Solutions’a ait firma kariyer siteleri içerisinde kendine yer edinmek için hızla ilerliyor.
Önemli Müşterileri :Türkiye Finans, Dumankaya, Bankasya, SamanyoluTV, Sur Yapı, Kuveyt Türk Katılım Bankası, Albarakaturk, Multinet, Uzunlar inşaat

http://www.cvyolla.com : Türkiye Geneli İnternet Siteleri Sıralaması : 24,943
Önemli Müşterileri : Turan Holding, Gama, Rateks, Metra, Fleksit, Yorktrade,Fantom, Eternity, Gülaylar
TGM’ye ait bir insan kaynakları sitesidir.  IMG Teknoloji Geliştirme Merkezi, yenilikçi ve dinamik yapısıyla hayatı kolaylaştıran yeni ve özgün fikirler sunmayı amaçlayan bir teknoloji şirketidir.

14 Şubat 2012 Salı

Biyografi Köşesi

Vehbi Koç ( 20.07.1901)- (1996)

Vehbi Koç, 1901 yılında Ankara’da Çoraklık semtindeki yazlık evde, “üzüme alaca düştüğü” günlerde doğdu. Doğduğu günü hiç bilmedi. Annesi “üzüme alaca düştüğü günlerde” deyince, sonradan çocuklarıyla birlikte 20 Temmuz’u doğum günü kabul etti.Soyu, Kütükçüzadeler olarak anılan ana tarafından 600, Koçzadeler olarak anılan baba tarafından da 250 yıllık Ankaralı ailelere dayanıyordu. Babası Koçzade Hacı Mustafa Efendi, annesi Kütükçüzade Fatma Hanım’ın ilk çocuğuydu. Sonra iki kardeşi daha doğdu. Zehra ve Hüsniye
Koçzade Ahmet Vehbi, 5 yaşında mahalle mektebine başladı. Hacı Bayram Camii’nin yanındaki "Topal Hoca’nın Mektebi"nde ilk tedrisini aldı. Mahalle Mektebi’nden sonra yine Hacı Bayram Camii’nin yanında kiralık bir evde ders görülen ilkokula başladı. Bu okulu birincilikle bitirdi. Daha sonra, bugün Tıp Fakültesi İhtisas Hastanesi’nin bulunduğu yerde olan "Taş Mektep" denilen Ankara İdadi’sine (lise) gitti. Ancak idadi hayatı uzun sürmedi.

Dedesi Koçzade Hacı Mehmet Efendi ile, Vilayet Meclisi Umumi Azalığı yapmış, Ankara’da iyi tanınmış, zaman zaman taahhüt işlerine girmiş, buğday ticaretiyle uğraşmış hareketli bir insandı. Babası medreseye devam etmiş, hoca olmuş ancak bu konuda çalışmamıştı. Babası, o günlerde Ankara’nın en güzel caddelerinden biri olan Karaoğlan Caddesi (bugünkü Anafartalar Caddesi) üzerinde olan evlerinin altındaki dört dükkanı ticaret yapan gayrimüslimlere kiralık vermişti.O zamanlarda, tüm Osmanlı’da olduğu gibi, Ankara’da da ticaret gayrimüslimlerin elindeydi. Müslüman Türkler, ülkenin sahibi olmakla birlikte, çoğunlukla ticaret erbabının emrinde çalışan, basit hayat süren kimselerdi. En güzel binalar, en güzel mağazalar, en güzel yazlıklar ticaret yapan gayrimüslimlerindi.Bu, Koçzade Ahmet Vehbi’nin dikkatini daha çok küçükken çekmişti. Fakir sayılmazlardı. Geçim sıkıntısı çekmiyorlardı. Kışlık evlerinin yanında, Çoraklık semtinde doğduğu yazlık evleri de vardı. Ama bir gariplik hissediyordu. Sünnet olduğunda babası ona bir eşek hediye etti. Çok sevindi. Ama eşeğiyle yazlık evlerine giderken ilk hüznünü yaşadı. Zira, onun gibi yazlık evlerine giden gayrimüslim çocukları, daha güzel eşekleriyle yolda onu sürekli geçmişlerdi. Üstelik, güzel arabalarıyla imrendirmişlerdi. Eşeğine, daha hızlı gitsin diye, babasının atının arpasından yedirdi. Ama fayda etmedi, hayvan ne kulaklarını dikti, ne de bir canlılık emaresi gösterdi. Bu içine işledi.

Ticarete atılmaya karar verdi: "Eğer Allah bana 50.000 liralık bir servet verirse, beş katlı güzel bir mağaza açacağım" diye kendi kendine söz verdi. Okuldan ayrılmaya karar verdi. Ancak anne ve babası "katiyyen olmaz" dediler.Israr etti. Ailesi dayanamadı ve Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin yazdığı dilekçeyle, hayatında yeni bir sayfa açıldı: "Diyki maişet (geçim darlığı) dolayısıyla mektebimi terk etmek mecburiyetinde kaldım. Lazım gelen tasdiknamenin verilmesini rica ederim. Ahmet Vehbi"

Okuldan ayrıldı. 15 yaşındaydı. Dedesi ve babasıyla görüşerek esnaflığa başladı. Karaoğlan Caddesi'nde oturdukları evin altındaki dükkan, bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, bir kaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallarla bakkal dükkanı haline getirildi ve üzerine "Koçzade Hacı Mustafa Rahmi" tabelası kondu. Sermayeleri 120 liraydı.
Onun görevi, dükkanı açmak, süpürmek, tozlanan malları temizlemek, müşterilerin aldığı malları tartmak ya da saymak, mangalı yakmak, camekanları temizlemekti. Kısacası, hademe, satıcı ve muhasebeci görevlerini bir arada yürütüyordu. Babası, tezgah başında oturup, satılan malların parasını alırdı. Zaman geçip, piyasada iş yapanları gördükçe ustalaştı. Güzel mallar getirip satmaya başladı. Artık İstanbul’a mal almaya da o gidiyordu. Ayakkabı lastiği işine girdi. Müşteri gelir, çamurlu ayağını uzatır, o da temizler ve ayağına lastiği geçirirdi. Bir çift lastiğin maliyeti 200 kuruştu ve 225 kuruşa satıp, 25 kuruş kazanıyordu. İki yıl daha böyle gitti. Sonra bakkallık işleri az gelmeye başladı. Yine ticaret yapan gayrimüslimleri izledi. Kösele işi cazip geldi. Ankara’daki en büyük kösele satıcısı gayrimüslim bir tüccarın yanındaki Kosti adlı satıcıyla anlaştı ve kösele işine girdi. İyi iş yaptı. Bir süre sonra kösele işi de az geldi. Ayakkabı yapımında kullanılan malzemeler için ikinci bir dükkan daha açmaya karar verdi. Kösele dükkanına bitişik kendilerine ait dükkanı ayakkabı, hırdavat mağazası olarak açtı. Bir süre sonra yine gayrimüslim bir tezgahtar olan Hiya Elmalaki ile anlaştı ve aktariye işine girdi. Artık, kösele, hırdavat ve aktariye işlerini yapıyordu. Her çeşit iplik, makara, baharat, bardak, fincan, tabak, ayna, boncuk satıyordu.

O günlerde, İstanbul işgal edildi. Tarih 16 Mart 1919’du. Kurtuluş Savaşı başladı. Atatürk’ü ilk o günlerde gördü. İstanbul’un işgalinden sonra vatanseverlerin yavaş yavaş Ankara’ya geldiği günlerde, Atatürk Adnan ve Halide Edip Adıvar’ı karşılamak için istasyona gitmişti. Koçzade Ahmet Vehbi de o gün, biriken halkın arasında Atatürk’ü görebilmişti.
O dönemde askerlik çağına gelenlerden önce subay olacaklar askere alınırdı. Koçzade Ahmet Vehbi'yi lise mezunu olmadığı için askere almadılar. Ancak Kurtuluş Savaşı sırasında, o da birşeyler yapmak istiyordu. Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, Genel Sekreter Recep Peker’e bir dilekçe vererek, Meclis’te bir memuriyet istedi. Ve 1920 yazında Meclis Matbaası’nda Cevat Fehmi Başkut'un yanında musahhih yardımcısı olarak işe başladı.

Bir süre sonra da Muhafız Kıt’a Kumandanlığı’nda askere gitti. Askerden döndükten sonra yine işlerin başına geçti. Hem vatandaşın ihtiyacını, hem de ordunun ihtiyacı olan malzemeleri getiriyordu. Ordu mal bedelinin yüzde 60’ını öder, geri kalanı için “Tekalif-i Harbiye” denilen bir borç makbuzu verirdi. O da bu makbuzlarla mal verdi. Ve zaferden sonra hükümet, bütün borçları ödedi.

Artık Cumhuriyet ilan edilmişti. Her şey değişiyordu. En azından umut doluydu.1925’in sonlarında 24 yaşına gelmişti. Anne ve babası onu evlendirmeye karar verdi. Gelin adayı da, teyzesinin kızıydı. Aile içinden evlilik geleneğine “pek de iyi bakmıyordu” ama, karşı gelmedi. Sadberk Hanım ile nişanlandılar. 1926’nın ilk haftasında düğün yapıldı. Cuma günü başlayan düğüne Ankara’nın tanınmış kişileri, İstiklal Mahkemesi Başkanı ve üyeleri de geldi. Münir Nurettin Bey (Selçuk) ve Riyaseticumhur Musiki Heyeti şarkılar söyledi. Düğünde o kadar yorulmuştu ki, gelinin yüzünü açmayı unuttu. Uyarılar üzerine yüzünü açtı ve Sadberk Hanım’ın yüzünü ilk defa o zaman gördü. 47 yıl sürecek mutlu bir beraberliğin, minnettarlığın ilk adımı o gün atıldı.

Evlenmişti. Artık daha çok çalışıyordu. Rakipleri arasında ün yapmaya başlamış, babasının tam güvenini almıştı. Koçzade Hacı Mustafa Rahmi Efendi, 1917’de kurdukları Koçzade Hacı Mustafa Rahmi firmasını 1926 yılında ona devretti. Böylece Koçzade Ahmet Vehbi firması kurulmuş oldu. Bir yıl sonra da babası öldü. Dükkanları yol genişletmesi nedeniyle yıkılmıştı. Yerine şimdiki Koç Han’ı yaptırdı. Artık esnaflıktan çıkmış, tüccar sınıfına girmişti. İşleri iyi gidiyor, ilerlemek, yükselmek istiyordu. Ankara Ticaret Odası’nda ikinci başkan olmuş, ilk çocuğu Semahat Koç (Arsel) doğmuştu. Bu arada Ford ve Standart Oil’in (Mobil) Ankara Temsilciliklerini almış, taahhüt işlerine girmeye başlamıştı. Otomobil ve petrol işine girmişti. Ankara dar geliyordu. Bütün isteği, İstanbul’da bir mağaza açmaktı.

Artık, koşmanın zamanı gelmişti...
1931 yılında ilk Avrupa yolculuğuna çıktı. Trenle yaptığı bu seyahatte dış dünyayı tanımaya başladı. Budapeşte, Viyana, Berlin ve Paris’i gördü. Ama o günlerde içini bir evham kapladı. Babasının ve kayınpederinin genç denilecek yaşlarda ölmesi onu korkutmuştu. Paris’te devrin tanınmış kalp doktoru Dr. Vacquez’e muayene oldu. Kalbinin sağlam olduğunu öğrenince çok sevindi. 1934 yılında İstanbul’da ilk teşebbüsüne başladı. Bu aynı zamanda onun ilk sanayi teşebbüsüydü. Haliç Sütlüce’de Hovagimyan Biraderler’in kurduğu boru fabrikasına ortak oldu. Ancak daha işin başında hesaplar iyi yapılmadığı için iş battı. Böyle bir iki tecrübe geçirdikten sonra, “Başkalarının kurduğu işe ortak olmam, kendi kurduğum işe ortak ararım” kararını verdi.1937’de İstanbul’da ilk şubesini açtı. Fermenciler’de 100 bin lira sermayeli Vehbi Koç ve Ortakları Kolektif Şirketi faaliyete geçti. 1938’de de Koç Ticaret Anonim Şirketi’ni kurdu.Artık, ülkenin sayılı ticaret adamlarından biri haline gelmişti. 1930 yılında oğlu Rahmi Koç, 1938’de kızı Sevgi Koç (Gönül) ve 1941’de de kızı Suna Koç (Kıraç) doğmuştu. Artık dört çocuk babası bir ticaret adamıydı.1944 yılı, yıllar boyunca başarılı bir şekilde sürecek bir işbirliğinin başlangıcı oldu. Otomobil işinde daha da gelişmek için iyi bir yönetici arıyordu. Sonunda Bernar Nahum’la tanıştı ve onu transfer etti. 1944 başlarında, Bernar Nahum, Koç Ticaret A.Ş. Otomobil Şubesi Müdürü oldu. Böylece uzun yıllar sürecek bir işbirliği ve dostluk başladı.
Bu arada İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu. 1945’te savaş sonrası ticarette öncelik kazanmak için New York'ta Ram Commercial Corporation şirketini kurdu. Ama bu şirket istediği sonucu vermedi. Bu arada lastik firması U.S. Rubber (Uniroyal) firmasının temsilciliğini aldı. Savaş sonrası ilk Amerika seyahatine çıktı. 52 gün kaldığı bu ülkede, gördüğü herşey onu etkiledi. 102 katlı Empire State binası, yollar, binalar, fabrikalar, mağazalar, araçlar, herşey ama herşey bambaşka bir dünyanın görüntüsü gibiydi. Burada işadamlarının zamanı nasıl kullandıklarını, iş görüşmelerini nasıl yaptıklarını gördü. Bir anlamda “işadamlığı stajı” gibiydi Amerika seyahati. Bu seyahatte Ford’la ilişkilerini geliştirdi, ama Henry Ford’la görüşmeye muvaffak olamadı. General Electric’i Türkiye'de ampul fabrikası kurmaya ikna etti. Ama içindeki evham Amerika’da da peşini bırakmadı. Önce Ford Hospital’da daha sonra Chicago’da ünlü Mayo Clinic’te muayene oldu. Yine sağlam çıktı, biraz rahatladı.

Türkiye’ye döndükten sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ısrarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni kurulan Parti Divanı’na (Kırklar Meclisi) girdi. 1947’de kendi sermayesiyle ilk sanayi teşebbüsüne girişti. Ankara Oksijen Sanayi Şirketi’ni kurdu. Ardından bir yıl sonra da General Electric Ampul Fabrikası’nı kurdu.Artık ticaretten sanayiye kayıyordu. Bunda, çocukluk yıllarının etkisi büyüktü. O çok iyi bir gözlemciydi. Ticarete, ticareti çok iyi yapan gayrimüslimleri izleyerek girmiş, hep en kazançlı işleri seçmişti. Sanayiye girerken de, ülkenin, insanların ihtiyaçlarını gözledi.

Artık o, ülkesinin en büyük sanayicilerinden biri idi ...
1954’te demir mobilya işi yapmak üzere Arçelik’i kurdu. İsrail’li Amcor firmasıyla anlaşma yaparak onlardan kompresör alıp buzdolabı üretmeye başladı. Buzdolabı işi geliştikçe, Arçelik demir mobilya işinden çekildi ve yavaş yavaş elektrikli ev aletleri endüstrisine geçti. Üstüne üstlük, General Electric’le yaptığı anlaşma çerçevesinde, ürettiği Arçelik buzdolapları General Electric markasıyla yakın doğu ülkelerine ihraç edilmeye başlandı. Artık, sanayi yatırımları birbirini izliyordu. Daha sonra, Bozkurt Mensucat, Demirdöküm, Türkay, Aygaz, Gazal, Türk Elektrik Endüstrisi, Siemens ile kablo fabrikaları kuruldu ve FIAT lisansıyla traktör üretimine geçildi. 1956 başlarında, Ford’un 34 yakın doğu ülkesi acentaları arasında açtığı yarışmayı, Ankara Acentası olarak Koç kazandı. Amerika’ya davet edildi. Bu yolculuğa Bernar Nahum ve Kenan İnal ile birlikte çıktı. Bernar Nahum’la birlikte geliştirdikleri plan, Türkiye’de otomobil endüstrisinin kurulması, bunun için de önce montaj endüstrisinin başlamasıydı. Bir otomobil montaj fabrikası kuracaklardı. Bunun için Başbakan Adnan Menderes’ten Ford Başkanı Henry Ford II’ye böyle bir yatırıma hükümetin destek vereceğini belirten bir mektup aldı. 9 Kasım 1956’da Ford’la biraraya geldiler. Ardından birlikte yemek yediler. Ama, Ford, daha önceki olumsuz tecrübelerinden dolayı, Türkiye’de bir ortak yatırıma girme yanlısı değildi. Ancak, böyle bir işi kredi vererek desteklemeye taraftardı.Vehbi Koç Türkiye’ye döndü, sanayi yatırımları birbirini izlerken, otomobil işini kovalıyordu. Ama, Ford’un şartları güç geldiğinden onlardan kredi almadı. Krediyi hükümetten istedi. Kendi başına bu işi başaracağına söz verdi. Yeni fabrikanın adı Otosan olacaktı. Arsa alındı, makinalar sipariş edildi. Fabrikaya otomobil acentaları da ortak edildi. 2 Ağustos 1960 günü fabrika işletmeye açıldı. Bir kaç yıl sonra, yerli bir otomobil üretmek için çalışmalar başladı. Bir akşam Ankara’da Otokoç Şirketi’nde olan Bernar Nahum ve Rahmi Koç’un dikkatini, yedek parça almak üzere gelen bir bayiinin pikabı çekti. Araba, saç olmayan bir maddeden, fiberglass-cam elyafından yapılmıştı. Kısa bir araştırmadan sonra, fiberglass için İngiliz Reliant, teknik aksam olarak da Ford ile yerli otomobil üretimi için anlaşma yapıldı. Çalışmalara başlandı.

İşleri artık çok büyümüştü. Türkiye’nin dünya ölçüsünde tanınmış, başarılı olmuş bir işadamıydı. Ancak, kurumsallaşmayı başaramamıştı. En büyük endişesi, müesseselerinin kendisinden sonra devam ettirilememesiydi. Topluluğun devamını sağlamak, daha randımanlı bir organizasyona ulaşmak, müşterek hizmet ve masraflardan tasarruf etmek, iş arkadaşlarını bünyesine katarak sosyal adalet ilkelerini hayata geçirmek ve Topluluğun serbest kalacak varlığını ülke yararına olacak yeni teşebbüslere daha kuvvetle yöneltmek istiyordu.
Şirketler daha fazla büyümeden temellerini sağlamlaştırmak, şirketlerin birbiriyle bağlantısını güçlendirmek, modern yönetim prensipleriyle yönetilmelerini ve en önemlisi sürekliliklerini sağlamak istiyordu. Bazı ülkelerde çok büyük, çok köklü firmaların, kurucularının ölümünden sonra parçalanıp, silinip gitmeleri onu çok üzüyordu. Çocuklarına güveni vardı. Onların devralacakları müesseseleri zedelemeden yürüteceklerinden ve kendilerinden sonrakilere devredeceklerinden kuşkusu yoktu. Ama daha sonraki kuşaklar için şimdiden aynı ümit ve güveni besleyemiyordu.Çözüm kurumsallaşmaydı. Amerikalı bir danışmanlık firmasıyla anlaştı. Uzmanlar geldi, topluluğu inceledi ve bir rapor hazırladı.

Holding Kuruluyor
Şirketlerin Koç Ailesi elindeki hisselerinin kurulacak bir Holding’e devredilmesiyle, şirketleri bu Holding’e ortak etmek, bütün iş arkadaşlarına Holding’den pay ayırmak, bu suretle Holding’e gerçek ve halka açık bir anonim şirket vasfını kazandırmak en doğru çözüm olarak ortaya çıkmıştı. Ailenin Holding’deki çoğunluk hissesini yönetimde dengelemek için, kurulacak bir Vakfa da Holding’den hisse vermek ve bu hisseye yönetimde daha kuvvetli bir mevkii ayırmak da devamlılığı destekleyecekti.Ancak Holding kurmanın önünde yasal engeller vardı. 1961 yılı başlarında Kurumlar Vergisi Yasası’nda yapılan değişiklikle bu sorun ortadan kalktı. Ve Holding projesini, yakın dostu Hulki Alisbah hazırladı ve danışman firmanın değerlendirmeleri doğrultusunda son şeklini verdi. Holding esas mukavelesi 20 Kasım 1963 günü Divan Oteli’nde kurucular tarafından imzalandı. Kurucu ortaklar şunlardı:
Koç Ailesi’nden; Vehbi Koç, Sadberk Koç,Semahat Arsel, Rahmi M.Koç,Sevgi Gönül, Suna Koç, Çiğdem Koç, şirket müdürlerinden; Hulki Alisbah,Dr.Nusret Arsel, Ziya Bengü, Adnan Berkay, İsak de Eskinazis,Erdoğan Gönül, Kenan İnal, Can Kıraç, Muhterem Kolay, İsrael Menaşe, Bernar Nahum, Behçet Osmanağaoğlu, Fazıl Öziş ve Hüseyin Sermet.
Ancak, çok istediği Holding esas mukavelesini Vehbi Koç imzalayamadı. O sırada çok önemli bir Avrupa seyahatindeydi ve onun adına Hulki Alisbah imzaladı.
Artık kurumsallaşmayı başarmıştı. İçi rahattı. Sanki daha hızlı koşuyordu.

1964 yılında Uniroyal Lastiklerini Türkiye’de üretmeye başladı. 1966 yılı Şubat’ında, çalışmaları 1960’ların başında başlayan yerli otomobil üretimi konusunda hükümet, imalatın yıl sonuna kadar gerçekleşmesi ve 26 bin 800 liradan satılması şartıyla izin verdi. Çalışmalar hızlandı. İlk Türk arabasının adı için 100 bin kişinin cevap verdiği geniş bir anket yapıldı. Ve yıl sonunda "Anadol" piyasaya çıktı. 1967'de uzun yıllar planladığı bir yatırımı gerçekleştirdi.Tat Konserve Sanayii’ni kurdu. İlk düşüncesi 1946 yılında ortaya çıkan konserve ve meyve suyu projesi, 21 yıl sonra Heinz firmasının teknik desteği, İsviçre’li Migros, Türkiye Şeker Fabrikaları ve Şeker Sigorta ortaklığıyla hayata geçti.Ardından 1968 yılında İtalyan FIAT firmasıyla anlaşılarak, yeni bir otomobil fabrikası kurulmasına başlandı. Fabrika 12 Şubat 1971 günü açıldı. Yine bir anketle yeni arabanın adı "Murat" olarak belirlendi. 1970’li yıllar ülkedeki çalkantılara rağmen, Koç Holding’in ve Vehbi Koç’un hızlı gelişme ve “kök salma” dönemi oldu. 1972’de yine bir ilke imza atarak Türkiye’nin ilk dış ticaret şirketi Ram Dış Ticaret’i kurdu. Koç Yatırım ve Pazarlama A.Ş. halka açıldı, Türkiye’nin ilk süpermarketlerinden Migros, Koç Topluluğu’na katıldı. Özel sektörün ilk araştırma geliştirme birimi Koç AR-GE’yi kurdu. 1980’lere gelindiğinde Koç Holding, her alanda büyük yatırımları olan büyük bir topluluktu artık. Ve 80’lerde Topluluk “olgunluk dönemi”ni yaşıyordu.Vehbi Koç, 1984 yılında Koç Holding İdare Meclisi Başkanlığı’nı oğlu Rahmi Koç’a devrederek, aktif olarak yönetimden çekildi. Ama, çalışmayı bir an bile bırakmayan bir insan olarak, Koç Holding Şeref Başkanı sıfatıyla çalışmalarını sürdürdü. Ve zamanının büyük bölümünü vakıf ve hayır işlerine yönlendirdi.Ford’la 60 yıla yaklaşan birliktelik, Türkiye'de ilk Ford otomobil üretimini getirdi. Hemen ardından American Express Company ortaklığında Koç Amerikan Bank’la, bankacılık sektörüne girildi. 1990’larda, küçük bir bakkal dükkanından yola çıkan Vehbi Koç, dünya çapında bir topluluk yaratmıştı. Çocukluğunda, evlerde gaz lambaları yakılırdı. Yiyecekler evin en soğuk yerindeki tel dolaba konurdu. Yazın da kuyuya sarkıtılırdı. Bahçelerdeki fırınlarda ekmek, mangallarda yemek pişerdi. Bir yerden bir yere gitmek için ya yürünür, ya da eşeğe, ata binilirdi. Çamaşır yıkamak için çay kenarına gidilir, çaydan su alınır, kazanda kaynatılan çamaşırlar yıkanırdı. Mahalle çeşmesinden taşınan suyla bulaşıklar yıkanırdı. Ailece yıkanmak için ocakta su ısıtılır ya da ayda bir hamama gidilirdi. Kışın saç soba kurulur ya da mangal yakılırdı. Temiz hava ancak, açılan kapılardan girerdi. Kış şiddetli olduğu zaman, pencere kenarları hamurla sıvanırdı. Bütün bu anılar, ona insanların ihtiyaçlarının neler olduğunu gösterdi. Ve bu ihtiyaçların giderilmesi yolunda adımlar atarak Türk insanını çağdaş ürünlerle tanıştıran o oldu.Bu çabaları onu dünya çapında ödüllerle tanıştırdı. İşadamı olarak yıllarca Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nı yürütmüştü. Türkiye’nin müteşebbis insanlarına örnek olmuştu. Ve küçük bir bakkal dükkanından bir dünya devi yaratmıştı. 1987 yılında Milletlerarası Ticaret Odası onu “Dünyada Yılın İşadamı” seçti. Ödülünü Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi’den törenle aldı. 1994 yılında ise Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’ndaki çalışmaları nedeniyle Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Planlaması Ödülü’nü Genel Sekreter Boutros Boutros Ghali’nin elinden aldı.

Vehbi Koç sadece iş dünyasındaki başarılarıyla öne çıkmadı. Sosyal faaliyetleriyle de örnek oldu. Özellikle Avrupa ve Amerika seyahatlerinde, büyük işadamlarının eğitim ve sağlık alanındaki faaliyetlerle isimlerini ölümsüzleştirmelerinden etkilendi. “İşe başlayıp biraz para kazandıktan sonra, mahallesinde, çarşısında, halk arasında muhtaç olanlara yardım etmekten mutlu olduğunu” söylerdi. Ve 1948 yılında bir adım atmak istedi. Pek çok kişi cami yaptırmasını önerirken o yine “toplumsal ihtiyacı” görerek, öğrenci yurdu yaptırdı. Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu 1951 yılında hizmete girdi. 1960 yılında çocuk hastanesi olarak Ankara Valiliği’ne kiraya verdiği binayı, çocuk hastanesi olarak kullanılmak üzere Hazine’ye bağışladı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vehbi Koç Göz Bankası, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Vehbi Koç Kitaplık ve Araştırma Binası, ODTÜ Vehbi Koç Öğrenci Yurdu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Enstitüsü, Amiral Bristol Hastanesi Vehbi Koç Kanser Pavyonu, Taksim Atatürk Kitaplığı, Vehbi Koç ve Ankara Araştırmalar Merkezi onun sosyal alandaki faaliyetlerinin birer örnekleriydi.

Daha sonra sosyal faaliyetlerini de kurumsallaştırma yoluna gitti. İlk olarak 1967 yılında bir yurt dışı seyahatten aldığı ilham ile çelenk bağışlarını eğitime yönlendirmek üzere Türk Eğitim Vakfı’nın kuruluşuna öncülük yaptı. Ardından 1969 yılında eğitim, sağlık ve kültür alanında faaliyet göstermek üzere Vehbi Koç Vakfı’nı kurdu. Türkiye'nin nüfus ve aile sağlığı sorununu gören Vehbi Koç 1985 yılında Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nı kurdu ve ölümüne kadar başkanlığını yürüttü. Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı TEMA’nın bir numaralı kurucu üyesi oldu. Artık sosyal çalışmalarını bu vakıflar aracılığıyla yürütecekti. Bu çalışmalarla 100 bine yakın öğrenci öğrenim imkanı buldu. Tüm bunların ardından Koç Özel Lisese, Koç Üniversitesi ve Sadberk Hanım Müzesi ve geldi.
95 yıllık başarılarla dolu bir ömre, çok şey sığdırmıştı Vehbi Koç.
Türk insanının başarı simgesi olmuştu. Türkiye’yi, insanını hep ilklerle, hep çağdaş ürünlerle tanıştırmıştı.
Ülkesinin yaşadığı her aşamanın tanığıydı. Bir Cumhuriyet Çınarıydı
Ülkesiyle var olan, ülkesiyle gelişen, ülkesini geliştiren bir çınar
“Devletim ve ülkem varoldukça, ben de varım diyen bir çınar


Hakkında Yazılanlar

1.Anılarımla Patronum Vehbi Koç
Can Kıraç
Milliyet Yayınları / Yaşantı Dizisi

Biyografi Köşesi

Sakıp Sabancı ( 07.04.1933)- (10.04.2004)

Hacı Ömer Sabancı Holding'in Yönetim Kurulu Eski Başkanı
Sakıp Sabancı, 7 Nisan 1933 tarihinde Kayseri'nin Akçakaya köyünde fakir bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.Çok genç yaşlarda, Bossa Un Fabrikası'nda veznedarlıkla iş hayatına başladı. Sırasıyla, çiftlik müdürü ve Bossa Tekstil İşletmesi Müdürü oldu. Babasının 1966 yılında vefatından sonra kurulan Sabancı Holding'in yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Halen bu görevi yanında Holding'e bağlı çok sayıda kuruluşun Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı ve Murahhas Üyeliklerini yapmaktadır.1964 yılından itibaren, 25 yıl müddetle Adana ve Kocaeli Sanayi Odaları, Türkiye Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği üyeliği ve başkanlığı yaptı. Muhtelif vakıflarda çeşitli zamanlarda görevler üstlendi.1986 yılında Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği TÜSİAD'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı üstlenen Sakıp Sabancı, 1987-1990 yılları arasında Yüksek İştişare Konseyi Başkanlığını yaptı. Son dönemlerde sosyal ve kültürel içerikli çalışmalara yoğun zaman ayıran Sabancı, Türkiye'nin 52 yerleşim merkezinde 111 kalıcı eğitim, sağlık,spor ve kültür tesisi meydana getiren Hacı Ömer Sabancı Vakfı'nın başkanıdır.Sakıp Sabancı evli ve üç çocuk babasıdır..

1933 - 7 Nisan 1933 tarihinde Hacı Ömer Sabancı (1906-1966) ve Sadıka Sabancı (1910-1988)'nın ikinci çocuğu olarak Kayseri'nin Akçakaya köyünde doğdu. Kardeşleri İhsan (1931-1979), Hacı (1935-1998), Şevket, Erol ve Özdemir (1941-1996) Sabancı'dır.


1948 - AKBANK'da 25 lira aylıkla "stajyer memur" olarak çalışmaya başladı. Bankada yazı makinesi, hesap makinesi kullanmayı, tahsil fişi, tediye fişi ve makbuz kesmeyi öğrendi.
İlk kez İstanbul'a geldi, Sirkeci'deki Özipek Palas Oteli'nde kaldı.

1950 - Üç yıl üstüste zatürre hastalığı geçirmesi nedeni ile liseyi bitiremeden okuldan ayrıldı ve aynı yıl kurulan BOSSA Un Fabrikası'nda veznedar oldu, maaşı 50 liraya çıktı.

1955 - BOSSA Un Fabrikası'na ticaret müdürü oldu. Aynı yıl ikinci el Pontiac marka beyaz spor bir otomobil satın aldı.

1957 - Teyzesinin kızı Türkan Civelek ile BOSSA fabrikasının bahçesinde yapılan bir düğün töreni ile evlendi. BOSSA tekstil fabrikasında Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaya başladı.

1964 - Büyük kızı Dilek dünyaya geldi. Adana Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

1966 - Babası Hacı Ömer Sabancı İstanbul'da vefat etti. Aynı yıl Türkiye'deki ilk poliester elyaf ve iplik fabrikası SASA kuruldu.

1967 - Kardeşleriyle birlikte HACI ÖMER SABANCI HOLDİNG A.Ş.'yi kurarak Yönetim Kurulu Başkanı oldu.
Topluluk şirketlerinden ilk olarak Akçimento hisse senetleri halka arz edildi.

1970 - İkinci çocuğu Metin dünyaya geldi.Zihinsel özürlü olarak dünyaya gelen Metin Sabancı'nın tedavisi için Amerika ve Avrupa'da pekçok hastane ve doktora başvuruldu. Tamamen iyileşme olanağı olmayan bu hastalıktan muzdarip pekçok gence yardım için 1976 yılında Erol Sabancı Spastik Çocuklar Tedavi ve Eğitim Merkezi ile 1996 yılında Metin Sabancı Spastik Çocuklar ve Gençler Eğitim Üretim ve Rehabilitasyon Merkezi kuruldu.

1973 - Küçük kızı Sevil dünyaya geldi.

1974 - O dönemler Sabancı Holding Genel Koordinatörü olarak görev yapan Türkiye Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ısrarı üzerine Sabancı Holding İstanbul'a taşındı. Anne Sadıka Sabancı'nın bütün malvarlığını bağışlaması ve Sabancı kardeşlerin katkılarıyla Hacı Ömer Sabancı Vakfı VAKSA kuruldu. Vakıf bugün, toplam 53 yerleşim merkezinde 112 kalıcı esere sahip, Türkiye'nin en büyük aile vakfıdır.
İzmit Köseköy'de LASSA (BRİSA) kuruldu.

1981 - Türk sermayesi ile yurtdışındaki ilk banka AKINTERNATIONAL BANK ( Sabancı Bank Plc.) Londra'da kuruldu.
Amerika'da Houston'da ilk kez kalp kapakçığı ameliyatı oldu.

1984 - İlk onursal doktorası Eskişehir Anadolu Universitesi tarafından verildi.
İsveç'te, Stockholm'de Uluslararası Ticaret Odası Kongresi'nde Türkiye'yi temsil etti.

1985 - ABD eski Başkanı Jimmy Carter ve eşi, Sakıp ve Türkan Sabancı'yı Emirgan'daki evlerinde ziyaret etti.
Türk ekonomisindeki gelişmeleri, Avrupa'daki uluslararası firmaların ve bankaların temsilcileri ile Türkiye ile iş yapan İsviçre bankaları ve İsviçre firmalarının temsilcilerine aktarmak amacıyla İsviçre-Türk Derneği'nin Cenevre'de düzenlediği toplantıya konuşmacı olarak katıldı.
"İşte Hayatım" isimli ilk kitabı yayınlandı.
Mimar Sinan konusunda Fransa'nın ünlü Sorbonne Üniversitesi'nde konferans verdi.

1986 - TÜSİAD'ın Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

1987 - Şimdi Belçika Kralı olan Prens Albert İstanbul'a gelerek, Sakıp Sabancı'ya Emirgan'daki evi Atlı Köşk'te "Belçika Kraliyet Nişanı" takdim etti.
Sabancı ve DuPont ortaklığıyla ilk yüzde 50/50 "joint venture" şirket DUSA kuruldu.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı oldu.
Sakıp Sabancı ve eşi, ABD Başkanı Ronald Reagan ve eşini Beyaz Saray'da ziyaret etti.

1988 - Sakıp Sabancı ve eşi, ABD Başkanı Ronald Reagan ve eşini Beyaz Saray'da ikinci kez ziyaret etti.

1989 - Babası Hacı Ömer Sabancı zamanında toplanmaya başlanan Resim ve Hat koleksiyonlarının sergilenmesi için SSCB Kültür Bakanlığı'nın daveti üzerine Moskova'da bir sergi açıldı. Bu sergi, sonraki yıllarda dünyanın en önemli müzelerinde segilenecek "Altın Harfler: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nden Osmanlı Hat-Resim Koleksiyonu Sergisi" için bir mihenk taşı oldu.
Amerika'da Houston'da ikinci kez kalp ameliyatı oldu.

1992 - Japon hükümeti tarafından Sakıp Sabancı'ya "Kutsal Hazine Altın ve Gümüş Yıldız Nişanı" takdim edildi.

1993 - 1988 yılında temeli atılan SABANCI CENTER açıldı.

1994 -Japon Toyota ve Mitsui ile yüzde 50/50 ortak olarak Türk otomotiv sanayiine yeni bir pencere açacak TOYOTASA fabrikası Adapazarı'nda açıldı.

1996 - Kardeşi Özdemir Sabancı elim bir saldırıda hayatını kaybetti.

1997 - Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" ile onurlandırıldı.
Dünyaca ünlü gıda devi Fransız Danone ile yüzde 50-50 ortaklıkla DANONESA kuruldu. Fransız Hipermarket zinciri Carrefour ve Sabancı ortaklığı ile CARREFOURSA Hipermarket Zinciri kuruldu.

1998 - "Altın Harfler: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nden Osmanlı Hat-Resim Koleksiyonu Sergisi" New York'ta Metropolitan Müzesi'nde sergilendi. Böylece Metropolitan Müzesi'nde sergilenen ilk özel koleksiyon ünvanına sahip oldu.
Du Pont firması ile ortaklaşa Arjantin ve Brezilya'daki endüstriyel iplik ve kord bezi fabrikaları satın alındı.
Kardeşi Hacı Sabancı vefat etti.

1999 - 170 Milyon dolarlık yatırımla, Türk eğitimine yeni bir soluk getirmesi hedeflenen SABANCI ÜNİVERSİTESİ İstanbul'da açıldı.
Çukurova Üniversitesi tarafından onbirinci onursal doktorası takdim edildi.

2000 - "Altın Harfler: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nden Osmanlı Hat-Resim Koleksiyonu Sergisi" Paris'te Louvre Müzesi'nde sergilendi.

2001 - Sabancı ve DuPont'un yüzde 50-50 ortaklığıyla 4 kıtada toplam 16 fabrika ile faaliyet gösteren DUPONTSA ve DUSA INTERNATIONAL şirketleri kuruldu.

Sakıp Sabancı ve ailesi ABD Başkanı Bill Clinton'ın davetlisi olarak Beyaz Saray'a gittiler.

Fransız Hükümeti,"Altın Harfler" koleksiyonunun Louvre Müzesi'nde sergilenmesini gerçekleştirerek Fransız-Türk kültür ilişkilerine yaptığı katkılar ve Fransa'nın önde gelen şirketlerinden Danone, Carrefour ve BNP ile sürdürdüğü başarılı ortaklıklarından dolayı, Elysée Sarayı'nda yapılan törenle, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından Sakıp Sabancı'ya "Légion d'honneur" şeref nişanı takdim edildi.

Sakıp Sabancı öldü

Hacı Ömer Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, 10 Nisan 2004 tarihinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 12 Nisan 2004 tarihinde Devlet töreniyle defnedilen Sakıp Sabancı'nın cenazesine, iş, siyaset ve sanat dünyasının temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

Perakende sektöründe karlılık

Karlılık Yüksek mi?
Türkiye pek çok sektörde dünya kârlılıklarıyla çalışıyor artık. Hatta global net kârların üstüne çıktığı sektörler de hiç az değil. Gıda perakendeciliği, otomotiv ve mobilyada dünya devlerinin kâr ...

Türkiye pek çok sektörde dünya kârlılıklarıyla çalışıyor artık. Hatta global net kârların üstüne çıktığı sektörler de hiç az değil. Gıda perakendeciliği, otomotiv ve mobilyada dünya devlerinin kâr rakamları ile yarışıyor. Aynı şekilde bilgisayar ve küçük ev aletlerinde de yüksek kârlılıklara imza atıyor. Beyaz eşya 1-2 puan, demir-çelik 5 puanı aşan marjlarla dünyayı çoktan geride bıraktı bile. Bu olumlu tabloda global kâr kalemlerini geriden izleyen tek sektör maalesef her alt kategorisiyle  gıda. ABD’den alınan durgunluk sinyalleri ile 2008 çok parlak geçmeyecek gibi görünse de, her sektör dünya ortalamasının üzerinde kârlılık için kendi çözümlerini üretiyor.    

“The Coming Collapse of the Dolar” kitabının yazarı John Rubino, günümüzde çok sayıda sektörde kâr marjlarını daraltan 3 önemli etmeni şöyle özetliyor: “Öncelikle enerji fiyatları artıyor, ki bu da üretim ve taşıma ücretlerini tırmandırıyor. İkincisi, dünyadaki tüketiciler daha önce olmadıkları kadar borç içinde, bu da tüketim güçlerini azaltıyor, şirketlerin satışları düşürüyor. Son faktör de Türkiye gibi bir ülke için de en önemlisi, borçlanma ve parite açısından Amerikan Doları değer kaybediyor. Amerika’ya satış yapan Türk şirketleri, daha az para kazanıyor.”

Özellikle büyüme üzerine pek çok kitabı bulunan Costas Markides de önümüzdeki 12-18 ay içinde kârlılıkta düşüş baskısı olacağını tahmin ediyor. Ama Columbia Business School Prof. Rita Gunther McGrath gibi iyimserler de var. McGrath, “Kâr marjları sektöre, bu sektörün yaşam eğrisindeki durumuna, şirketlerin içinde bulundukları ekonominin büyüme hızına göre değişir. Moda devleri, iPod’u geliştiren Apple hala kâr ediyor” diyor. Bu iyimser görüş Türkiye için de bir gerçeği ortaya koyuyor. Türkiye’de pek çok sektör dünya kârlılıklarını çoktan yakaladı, pek çoğu da aynı marjlar içinde çalışıyor.

Araştırmamız kapsamında incelediğimiz 18 sektörün kârlılık performansını, dünyadaki oranlarla karşılaştırdığımızda ulaştığımız sonuç bu. Gelin bu 18 sektördeki kâr marjlarındaki son tabloya yakından bakalım:

En Yakın Marjlar Perakendede
Türkiye’de dünyaya en yakın kâr marjlarının yakalandığı alan perakende. Deloitte’un “Perakendenin Küresel Güçleri 2007” raporunda dünyada 250 perakende şirketinin ortalama net kâr marjları yüzde 3,5 olarak açıklanıyor. Net kârlılık dünya genelinde yüzde 2 ile 5,5 arasında değişiyor. Bölgelere göre incelendiğinde en karlı perakendeciler yüzde 4,4 ile Latin Amerikalılar, en düşük kâr marjına da yüzde 2,9 ile Asya Pasifik bölgesi sahip. Türkiye’nin yetişmeye çalıştığı Avrupa içinde ise, yüzde 5,5’lik kâr marjı ile en yüksek oran İngiliz perakendecilerine ait. Türkiye’de de sektör yetkililerine göre yüzde 3 ila 5 arasında net kârlılıklarla çalışılıyor. Hatta bir sektör yetkilisinin ifade ettiği gibi Migros ve Carrefour gibi sektörün en büyükleri yüzde 5,5- 6’ya yakın oranlarla karlılıktaki dünya rakamlarına ulaşıyor. 

Aslında gıda perakendeciliğinde karlılık sağlanması oldukça güç. Çünkü, belli bir pazar büyüklüğüne ulaşmak ve maliyetleri de kontrol altında tutmak gerekiyor. Perakende sektöründe danışmanlık hizmeti veren eski İSMAR Genel Müdürü Hasan Yalçın, “Bu iş çok zahmetli. Yedi yıl İSMAR’da yöneticilik yaptım. Tüm önlemlerimi almama rağmen işletme giderlerini yüzde 16’nın altına indiremedim. Zaten ortalama brüt kar marjı yüzde 18-20’dir” diyor.

Yakın gelecekte tüm dünyada gıda perakendeciliğinin global tüketim harcamalarının kısılmasından yara alacağı tahmin ediliyor; “The Coming Collapse of the Dolar” kitabının yazarı John Rubino’na göre, dünyada özellikle büyük perakendeciler risk altında, karda ciddi sorun yaşayacak. 
Giyimde Neler Oluyor?
Hazır giyim perakendeciliği dünyada en karlı alanlardan. Gerek lüks tüketime artan talep gerekse hızlı moda hazır giyim trendi kârlılığı yukarıya doğru çekiyor. Bu sektörde yüzde 10 ile 16 arasında net kar rakamları gerçekleşiyor. Zara gibi hızlı moda hazır giyim markalarında bu oran yüzde 18’lere çıkıyor. Perakende sektörünün yöneticilerinden alınan bilgilere göre, Türkiye’de bu alan yüzde 8- 9 net kâr marjıyla çalışıyor. Ancak, bugün giyim perakendeciliğinde yüzde 8 net kar oranının kağıt üstünde bir rakam olduğu ve gerçek karlılığın yüzde 3-4’lerde olduğunu söyleyenler de var.

Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Başkan Yardımcısı Servet Topaloğlu, “Gelecekte perakende zincirlerinin daha etkin kullanımı sağlanabilirse, burada yüzde 16’lara çıkan bir trend yakalanır. Zaten şu an kârlılıktan çok büyüme üzerine odaklanılıyor” diyor.

Teknoloji perakendeciliğinde de hedef büyüme. Pazardaki yüksek rekabetin ve yeni oyuncuların girmesi sonucu kârlılık oranları giderek zayıflıyor. Dünyada teknoloji perakendeciliğinde net kâr marjının yüzde 4 ile 6 arasında değiştiğini dile getiren Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane, “Türkiye’deki brüt kâr marjları yüzde 15-18, net karlılığının yüzde 3 ila 4 arasında olduğunu söyleyebiliriz. Artan rekabet ve gelişen teknoloji paralelinde düşen fiyatlara paralel olarak marjlarda da bir düşüş baskısı oluşuyor, firmalar bu baskıyı operasyonel ve tedarik etkinliklerini artırarak bertaraf etmeye çalışıyor. Marjlar yeteri kadar dar olduğundan daha fazla düşüş beklemiyoruz” şeklinde konuşuyor.

Otomotivde Durum Ne?
Dünyada otomotiv farklı ülkelere göre çok değişiklik gösteriyor, Toyota-Honda gibi Japon üreticiler için net kârlılık yüzde 5-10 olurken, sıkıntıda olan ABD ve bazı Avrupa üreticilerinde bu oran yüzde eksi 2’lere kadar iniyor. Kuzey Amerika veya gelişmiş Avrupa ülkelerindeki doymuş pazar, rakamları aşağı çekiyor. Ayrıca kurulu üretim kapasitesinin mevcut talepten daha fazla olması da kârlılıkları olumsuz yönde etkiliyor. Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaarslan, geleceği şöyle öngörüyor: “Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinin karlılıkları azalmaya, Uzakdoğu Asyalı üreticilerin karlılıkları artmaya devam edecek.”

Türkiye’de de otomotiv sektörü, her ne kadar Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri gibi doymuş bir pazar olmasa da, en az bu pazarlar kadar güç bir rekabet yaşıyor. 45’ten fazla otomotiv markası, sayısı 650’i geçen model ile müşterinin beğenisi kazanmaya çalışıyor. Bu da karlılıkları sürekli baskı altında tutuyor.
hed

Sektörün en büyüklerinden birinin yöneticisi, Türkiye’deki 5-6 büyük ana şirketin net kârlılığının yaklaşık yüzde 3 düzeyinde olduğunu açıklıyor. Karaaslan ise, Türkiye’deki ana üreticilerin, çoğunluk hisselerinin lisans sahibi şirketlere geçtiğini belirtiyor ve ekliyor:
“Bu değişimle birlikte şirketlerin ana girdiler ve üretim teknolojisi gibi kalemleri, ana firma tarafından belirlenmeye başladı. Bu da düşük net karla çalışmayı beraberinde getirdi. Türkiye’de yüzde 3-8 arasında net kârlılık kabul edilebilir; yüksek enflasyon döneminde bu oran yüzde 5-13 arasındaydı. Sektörde kapasite artışı ve yeni model yatırımı yapan firmalar net kârlılığı gelecek 5 yılda yüzde 10-15 arasına çıkarabilir.”

Beyaz Eşya Korumada
Türkiye, beyaz eşyada dünya rakamlarının üstünde bir kârlılığa sahip. Dünyada beyaz eşya sektörü kârlılık oranları yüzde 4-5’lerde seyrederken, Türkiye’de bu oran yüzde 5 ile 7 arasında değişiyor. Bu rakamları veren BSH Satışlardan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Ronald Grunberg, “Bu yıl net kârlılık yüzde 50 gerileme yaşadı, bunda YTL’nin güçlü olmasının etkisi var” diyor.

İhracatta da lokomotif olan beyaz eşya sektörü 2004’ten beri kârlılığını korumayı başaran sayılı alanlardan. Sektörün 2004’te yüzde 6-7 ve 2005’te de yüzde 5,5-6 net kârlılığı mevcuttu. Şubat ayında Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir’in değerlendirmesi de Grunberg’i doğruluyor. Özdemir, “Arçelik olarak yüzde 8,1’lik net kâr marjıyla dünyanın en kârlı beyaz eşya üreticisi konumundayız” diyor. Grunberg’e göre, YTL güçlü olarak devam ettikçe kârlılık rakamları da bu seviye de olacak ancak zayıflaması durumunda beyaz eşya da kârlılık tırmanacak. 
Kârlılıkta şanslı olan bir diğer alan da küçük ev aletleri. Ulusal ve uluslararası 60 civarında firmanın bulunduğu küçük ev aletleri sektöründe, son dönemde özellikle Çin’den gelen ithal ürünlerin etkisi görülüyor. İthal ürünlerde Türkiye’de ortalama net kârlılık yüzde 100’leri aşıyor. Türkiye’de üretim yapan küçük ev aletleri firmaları da gayet yüksek, yüzde 50 net kârlarla faaliyet gösteriyor. Bu alanda ciddi bir paya sahip şirketin yöneticisi, artan rekabet ile firmaların iletişim faaliyetlerine ayırdıkları bütçeler arttığını ve bunun da kârlılıkların azalmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Önümüzdeki 5 yılda bu alanda artan maliyetler ve rekabetin etkisiyle marjların düşeceği tahmin ediliyor.

Mobilya Daralıyor Mobilya alanında tatlı kârlar giderek azalıyor, marjlar da daralıyor. Türkiye’de 2004’te yüzde 18 ile 33 arasında olan net kârlılık 2005’te yüzde 12-18 arasına gerilemişti.

İstikbal ve Bellona markalarının üreticisi Boydak Holding’in yönetim kurulu başkanı Mustafa Boydak, bugün de net kârlılıkların yüzde 3-10 arasında gerçekleştiğini açıklıyor. Doğtaş Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan da Boydak’ı destekliyor: “Türkiye’de mobilya sektöründe ortalama üretimdeki net karlılık yüzde 10’dur, perakende kârlılık brüt yüzde 30-35 çıkar ama net kârlılık yine yüzde 10’larda seyreder.”

Bu oranlar dünya ortalamasında çalışıldığının göstergesi. Boydak, dünyada bu alanda karlılığın yüzde 3 ile 13 arasında değiştiğini söylüyor, Doğan’a göre dünyada üst sınır yüzde 15’leri buluyor. Burada da yeni giren firmaların yoğun pazarlama kampanyaları ve fiyat promosyon rekabeti pazarın kârını azaltıyor. Davut Doğan, net kârlılıkların önümüzdeki dönemde faizlerin yüksek olması ve enflasyonun düşmesiyle daha da düşeceği tahmininde bulunuyor. “Bence bu kârlılık iyi, korunursa sorun olmaz” diyen Boydak, ciddi rekabet ortamında sürekli yenilik yapma ve tüketiciye ulaşmada güçlü olmaları gerektiğini kârlılıkların böylece sürdürülebileceğini belirtiyor.

Gıdayı Hammadde Vuruyor
Dünya ile karşılaştırıldığında en büyük uçurum her alt kategorisiyle gıdada göze çarpıyor. Genel olarak gıdada dünyada yüzde 15-20 arasında kârlılıkla çalışılırken, Türkiye’de bu oran yüzde 5 ile 7 arasında seyrediyor. Gıda İşverenleri Sendikası Başkanı Necdet Buzbaş, “Dünyada tarım çıktıları alabildiğine yüksek. Biyodizele geçiş eğilimi gıda hammaddelerinin fiyatlarını yükseltiyor. Gıda da dünyada kârlılıklar yüzde 25’lerdedir, net kârlılıklarda da yüzde 15’lerin altında çalışılmaz” diyor. Oysa Türkiye’de özellikle çikolata ve kakaolu ürünler, süt ve mamulleri ile makarna üreticileri dünya normallerinin çok altında rakamlar ile faaliyet gösteriyor.

Ülker’in eski Bisküvi ve Çikolata Grubu Başkanı Necdet Buzbaş, bu alanda fiyat rekabeti nedeniyle iki yıldır hiç zam yapılmadığını ve marjların sıfır seviyesine kadar geldiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle 1 Ocak 2008 sonrasında yapılan yüzde 10’luk KDV indiriminin tamamen piyasaya yansıtılmayacağı beklentisi var.

Makarnada da benzer bir tablo mevcut, makarna firmaları yüzde 2-3 net kârlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Makarna Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Ergin Erzurumlu, “Ürün çeşitlendirme çalışmaları başarılı olursa kârlılıklar artacak” diyor. Gıda sektörünün yüzde 5’ini alan dondurulmuş gıda, katma değer yarattığından en yüksek kâr rakamları ile yaşıyor. Sanpa Gıda Başkanı Abdülkadir Erbalcı, “Dünyada bu alanda net kar marjları yüzde 15-20’lerde. Kuru gıdalardaki yüzde 3’lere bakınca bu oran yüksek gelebilir ama bizim alanımız üretim ve taşıma açısından daha risklidir” diye konuşuyor.
hed
















Bilgisayar Geriliyor
Bilgisayar alanında kârlılık ürün gruplarına bağlı olarak değişiyor. Sektörden bir yetkili, donanım alanında, Index veya Arena’nın bilançolara bakıldığında net kârlılıkların yüzde 6 ile 7 arasında bir oranda değişirken, yazılımda yüzde 10 ve üzerinde seyrettiğini açıklıyor. Dünyada da bu oranlarda ve bir-iki puan üstünde kârlılıklar elde ediliyor. Servis alanındaki yapılarda ise, kârlılık oranları yüzde 20’ler civarında bulunuyor. Casper Genel Müdürü Altan Araş, bu yıl başında yaptığı bir açıklamada "Kur politikası ile artan maliyetler bizi olumsuz etkiliyor. Sürümden kâr etmeye bakıyoruz. Bilgisayar sektöründe bugün kâr marjı yüzde 2 ile yüzde 15 arasında. Bu daha önce yüzde 5 ile 20 arasındaydı" diye konuşuyor. Bu düşüşün dünyada ve Türkiye’de hanehalkı satın alma gücünün düşmesi beklentisiyle daha da daralacağını tahmin ediliyor. 
Bilgisayar ve teknolojileri alanında ki karanlık tabloya tezat bir resim yine bir sanayi alanından demir-çelik sektöründen geliyor. Bu alanda gelişmekte olan ülkelerde demir-öçeliğe duyulan talep yüksek ve üretici sayısı da az olduğundan dünyanın üzerinde kârlılıklara rastlanıyor. Dünya devi ile Arcelor ile yeni yatırımlara soyunan Borusan Holding’in CEO’su Agah Uğur,  “Dünyada demir-çelik sektörünün kârlılık oranları artıyor, gelişmiş ülkelerde sektör net k3ar marjı yüzde 20 iken, gelişmekte olan Türkiye gibi ülkelerde sanayicilerin ihtiyaçları yani talep arttığından sektör daha yüksek marjlarla çalışıyor. Türkiye ve benzer gelişmekte olan ülkelerde kâr yüzde 25-30 seviyelerinde” diyor.

Yönetim Guruları Kar Marjlarının Geleceğini Nasıl Görüyor?

Costas Markides

Gerçek şu ki bugünün dünyasında, sanayinin sınırları aşılıyor, değişimler daha hızlı gerçekleşiyor, ürün yaşam eğrileri kısalıyor. Rekabet şiddetini artırıyor ve kârlar da ortalama olarak azalıyor. Yine de ürünlerini farklılaştırmayı bilen firmalar, LVMH ya da Christian Dior gibi markalar her zaman yüksek kârlılık oranıyla çalışıyor.  

Jack Trout
Karlılığın anahtarı, tamamen markanızı nasıl farklılaştırdığınızda gizli. Kâr marjları, artan rekabet seviyesi ve yavaş ama emin adımlarla pek çok kategorinin markalaşması nedeniyle baskı altında. Tüketiciler yarattığınız farklılık için biraz daha fazla ödeyecek. Bu farklılık olmazsa zaten düşük fiyatlı bir marka olmanız daha iyi olacaktır. 

John Rubıno
Korkarım para kazanmanın daha zor olduğu, finansal olarak çok sıkışık bir döneme giriyoruz. Bankalar ve diğer finansal kuruluşlar bono ve türev piyasalardaki trilyon dolarlar çözülmeye başladığında epey acı çekecek. Ama tüm dünyada üreticiler Amerikan tüketicisi  tasarruf yapmaya zorlandığında yara alacak. Bu açıdan bakarsak, tüketici ile yakın ilişkili şirketler özellikle de büyük perakendeciler zarar edecek.

Robert M. Tomasko Bir sektör içindeki tüm şirketler, düşük maliyetlere çok önem verir, büyük her zaman iyidir anlayışına sahip olur, aynı şekilde rekabet etmeye kalkar ve Amerikan finansal hizmetler sektörü gibi balon stratejiler peşinde koşarlarsa kârlılık sürdürülebilir olmaz, sonunda da düşüşe geçer. Ancak farklılaşmaya, inovasyon ve katma değer yaratmaya önem vermek iyi senaryoyu yaratır.

Rita Gunther Mcgrath
Bazı sektörlerde örneğin biyoteknoloji, yeni medya, araştırmaya dayalı reklam, yazılım gibi alanlarda ben kârlılıkların kuvvetli olacağını öngörüyorum. İlaç, otomotiv, geleneksel medya, restoranlar gibi diğerlerinde ise kârlılıklar ciddi baskı altında olacak. Dünyada gelişmekte olan ülkeler büyüdükçe, bu ülke vatandaşlarının tüketimleri arttıkça dünya şirketlerinin karlılıklarının pozitif olacağını tahmin ediyorum.

Gurulara Göre Türkiye’nin Karlılık Performansı Nasıl Olacak?

Robert M. Tomasko

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler düşük maliyetlere fazla yoğunlaşmaktan ve düşük fiyat/ücret rekabeti tuzağına düşmekten kaçınmalı. Her zaman daha düşük maliyet ve fiyatlarla çalışacak bir ülke olacaktır. “Made in Turkey” markasını yaratmak özel bir değeri gösterir. Türkiye’nin coğrafi pozisyonunu en iyi şekilde kullanmak, güçlü bir iç rekabet yaratmak ve lokal pazarın talebini geliştirmek, işte bunlar karlılığın anahtarlarıdır.

Jack Trout
Gelişmekte olan ülkeler, Çin örneği gibi düşük fiyatlı olma eğiliminde. Ama Çin, devletin çevre ve çalışan ücretlerini artırmaya zorlamasıyla, maliyetleri artırma olasılığı ile karşı karşıya. Şimdi uygun fiyatlı uluslararası ve yerel rakipleri ile başa çıkmaları gerektiğini de göz önüne alırsak, bu hiç kolay olmayacak. Gelişmekte olan ülkeler, eğer kârlı markalar yaratmak istiyorlarsa, marketing ve inovasyon yeteneklerine sahip olmaları gerekiyor.

John Rubıno
Amerikan tüketicisinin alım gücüyle beslenen gelişmekte olan ülkeler giderek borca batıyor. Ben çok olumlu bakamıyorum. Amerika duvara çarptı, borçlanma yeteneğini kaybetti. Bunun önlenemez sonucu, gelişmekte olan ülkelerin ürünlerine Amerika’dan daha az talep gelmesi olacak. Bu da, gelecek yıllarda gelişmekte olan ülkelerin bono ve hisse piyasalarında büyük düşüşler ve daha az istikrarlı ülkelerde politik belirsizlik demek.

Costas Markides
Eğer Amerika ve Avrupa’da 2008’de resesyon olursa –ki bunun maalesef olasılığı yüksek- tüm sektörlerdeki şirketlerin bundan yara alacağını düşünüyorum. Bu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin şirketlerini de kapsıyor tabii, Türk şirketleri de bundan zarar görür. Ama her zaman durgunlukta bile iyi idare eden kârlılıklarını ayakta tutan şirket ve sektörler vardır tabii. Ancak kesin olan genelde karlılık marjları daralacak.
Rita Gunther Mcgrath
Genellikle ben görünümün pozitif olduğunu düşünüyorum ama bazen kurallar şirketlerin karlılıktan önce farklı ekonomik koşulları ön planda tutmalarını gerektirebilir. Örneğin Japonya’da yıllardır firmalar pazar payını ve işçiliği kârlılıktan ön plana aldı. Pek çok Avrupa ülkesinde, çalışma saatlerini ve çalışan haklarını düzenleyen kurallar kazanılan paranın şirketin kar haznesi yerine ücretlere gitmesine yol açtı. 

Market Esnafına Yararlı Bilgiler




  • Açılacak olan bakkal dükkanının zemini kaldırımdan yüksek olmamalıdır. 
  • Dükkan dizaynları yapılırken terekleri, buzdolaplarını  koymadan önce taban ve pisuvar tertibatı yer altından geçirilmeli, tabanlar, mozaik ve kalebodur gibi temiz malzemelerle döşenmelidir.

    Duvarlar boya ve badana yapılmalı, diğer alet ekipmanları da hijyenlik sağlık anlayışına uygun olmalıdır. 
  • Bakkal dükkanının vitrinleri camlı ahşap, mermer bölümlerinin olduğu yerler ise düz metal formike ve benzerlerinden yapılmalıdır. 
  • Bıçak, kepçe, teraziler, kavanozlar paslanmaz ve çelik malzemelerden olmalıdır. 
  • Bıçak vb. ekipmanlar tahta saplı olmamalıdır. 
  • İş yerinde satışa arz edilen ürünler birbirlerine koku salacak veya tahriş etmeyecek şekilde ayrı ayrı tezgahlarda olmalıdır. 
  • Pastırma, salam, sucuk, sosis gibi tüm et mamülleri diğer açık tüm süt ürünleri ve diğer gıdalardan ayrı tutulmalı, deterjanlardan uzak ,ayrı tereklerde muhafaza edilmelidir. 
  • Et, süt, sebze ve meyve çeşitleri değişen hava koşullarına göre korunmalıdır. 
  • Et ürünlerinin  renk değiştirerek bozulanlar ayrılmalıdır. 
  • Konserve teneke mamüller için ayrı reyon yapılmalı, ağız kısımları tereğin alt kısmına gelmeli ve hafif olanlar üst kısma gelecek şekilde güneşten ve ışıktan korunmalıdır. 
  • Kuru gıdalar (makarna, bisküvi vb.) daima rutubetlerden korunarak kuru ve havalı raflara konmalıdır. 
  • İçecek ürünler çeşitlerine göre dizaynı yapılarak satışa arz edilmelidir. 
  • İş yerindeki pissu giderleri daima deve boynu biçiminde olmalıdır. Bu şekilde haşaratlar  fazla barınamazlar. 
  • Dükkanda paket margarin, tereyağı, yoğurt, peynir ve tüm süt ürünleri ayrı sucuk, pastırma salam, sosis gibi et ve et mamülleri ayrı ayrı buzdolaplarında satışa arz edilmeli,
  • Tüm ürünlerin etiketleri üzerlerine konmalıdır. 
  • Kuruyemişler deterjan ve kokulu sabunlardan ayrı reyonlarda satışa arz edilmelidir. 
  • Müşteriye karşı gayet temiz giysi ve önlüklerle, traşlı olarak hizmet verilmelidir. 
  • Müşteriye arkası dönük değil, daima yüzüne karşı güler yüzlü hitap edilmeli, ekonomik kalite ve muhafaza şartları anlatılmalıdır. 
  • Ürünler sık sık kontrol edilmeli, son kullanma tarihleri yaklaşan ürünlerin fiyatları da piyasaya göre takip etmelidir. 
  • Çevredeki rakip firmalara karşı zaman zaman fiyat ve kalite kontrolü yapılmalıdır. 
  • Ambalaj konusuna dikkat edilmeli, ürünler müşteriye temiz jelatin, yağlı kağıt ambalajı ve poşetlerle teslim edilmelidir.


Türkiye  Bakkallar  ve  Bayiler  Federasyonu
Talatpaşa Bulvarı No: 136 / 10   Cebeci  ANKARA
Tel: 0312 - 3196150     Faks: 0312 - 3196158

Market dizayn